Story

Only players who are going to post a story about the Arch-Ruin annihilation can start topics here.
Post Reply
Message
Author
delavi1
Novice
Posts: 3
Joined: 27 Jan 2015, 09:16

Story

#1 Post by delavi1 »

(revize-2)
Lanetli Ormandan Yükselen Gölge

Aralık ayının soğuk rüzgârları, Cabbaristan’ın derinliklerinden
geçerken yaprakları hışırdatıyor, geceyi ve gündüzü karıştıran karanlıklar içinde kayboluyordu. Krallığımın başkenti, bu lanetli ormanın karanlık kalbinde yer alıyor, eski efsanelerin ve gizemlerin fısıldandığı topraklarda hüküm sürüyordu. Ben, orta seviyede bir oyuncu olarak, daha güçlü rakiplerimle dolu bu dünyada ayakta kalmaya çalışırken, bir haber aldım.

Araştırmacılarım, haritanın 48-17 bölgesinde büyük bir keşif yapmış, seviye 7 harabe bulmuşlardı. Geçen yıl bu tür bir harabeyi keşfetmiş, ama o dönem ne yeterince gücüm vardı ne de harabeyi kesecek zamanım. O devasa harabe, başka bir oyuncu tarafından tahrip edilmek üzereydi. Bu sefer, şansım yaver gitmişti. Harabe, başkentime yakın bir yerdeydi ve görünüşe göre daha önce kimse tarafından fark edilmemişti.

Yaklaşık bir sene önce elde ettiğim kral eldiveni, bu fırsatı değerlendirebilmem için yeterliydi. Kral eldiveni korkusuzluk demekti. O harabe, uzunca süren yoğun taramalarla bulundu. Bu harabelerde bulunan kara inciler, oyun dünyasında dönüm noktası yaratabilirdi. Şube7E'de bulunan kahramanım BüyüDeCabbar'ı harabeye en yakın şehir olan Şube5A'ya yönlendirdim. Kalbimde bir heyecan, gözlerimde bir ışıltı vardı; bu, yıllardır beklediğim bir andı.

Şube5A’ya vardığında, kahramanımın komutası altındaki birlikler hızla hazırlık yapmaya başladılar. Harabe, büyülü ormanla çevriliydi, ancak ormanın derinliklerinden yayılan garip bir huzursuzluk hissi de vardı. Zihnimdeki her düşünce, zaferle ya da felaketle sonlanacak bu saldırının sonuçlarına odaklanmıştı.

Her şey planlandığı gibi gitmiş gibi görünüyordu. Kahramanım ve birlikleri harabeye yaklaştığında bir şeyler ters gitmeye başladı. Harabe, sadece bir kalıntı değil, bir tür koruma büyüsüyle çevrilmiş gibiydi. Neyse ki kahramınım büyücü ailesindendi ve harabenin yaydığı büyülere karşı dirençliydi.Oyundaki en güçlü enstrümanlardan Kral Eldiveni üzerindeydi. Harabe bir tür karanlık gücün etkisi altındaydı. Yine de, zamanımız sınırlıydı. Diğer oyuncular fark etmeden bu harabeyi yok edip incilerime kavuşmalıydım.

Birliklerim harabenin çevresine yerleşti ve tahrip etmek için hazırlandılar. O an, her şeyin değişebileceğini hissettim. Gözlerim harabenin duvarlarında, köhne taşlarındaydı. Kral olmak, bu harabenin taşlarını birer birer yok etmek ve incileri toplamak demekti. Ama daha da fazlası vardı; bu harabenin yok edilmesi sadece incilerin kazanılması değil, aynı zamanda eski güçlere sahip olma yolunda bir adımdı.

Yükçü, Kılıçlı, Atlı ve Havacılar, uzun mesafeler kat edebilmek için özel yapım kuşaklarını giydiler. Zırhları hem karada hem de gökyüzünde onları koruyacak şekilde tasarlanmıştı. Her biri, gümüşten yapılmış büyük bir kalkanla donanmış, kılıçları kınılarından çıkarılmış halde harabenin yönüne doğru süzüldüler.

Harabe, iç karartıcı bir sessizlik içinde terkedilmiş gibi görünüyordu. Ancak hemen yerin altından, karanlık canavarların gözleri parlamaya başladı. Her adımda, toprağın altından korkutucu şekiller çıkıyordu. Kahraman önderliğinde saldırı birlikleri, öyle bir hızla ilerlediler ki, yaratıklar daha yüzeye çıkamadan kalkanlarını savurup, kılıçlarıyla onları parçaladılar.

Harabe komutanı Filvering saldırı güçlerini %90 oranında savaştan kaçırmak için özel bir büyü hazırlamıştı. İşler onun istediği gibi gitmedi. BüyüDeCabbar reyizin kuşandığı kral eldiveni sayesinde saldırı güçleri %100 oranında savaşa katıldılar.

Saldırı başladığında, ormandan yükselen esrarengiz sesler daha da yoğunlaştı. Sanki harabe, koruyucu bir öfke ile karşılık veriyordu. Ancak kahramanımın liderliğinde, tüm birlikler savaşa girdi. Yükçü Cemil, Kılıçlı Mustafa, Atçı Mükremin, Havacı Celalettin ve sınırlı saldırı gücüyle Rahip Oksimoron güçleri, bismillah deyip harabenin taşlarını parçalayarak ilk zaferi müjdeledi.

Savaş, tüm vahşetiyle devam ederken, liderlerinden biri, havadaki keskin bakışlarıyla tüm kanatlı düşmanlarını topladı. “Bu geceyi geçireceğiz, ama bizimle olanlar, gökyüzünde sonsuza dek tanınacak,” dedi. Ve kılıçlarını havada çevirerek, karanlık canavarlara doğru son bir saldırı başlattı.

Rüzgar hızla şiddetlendi, atlar daha hızlı koştu, kalkanlar gökyüzünü aydınlattı. Canavarlar, büyük dişleriyle atlıları tehdit etmeye çalıştı, ama kılıçların parıltısı onları tek tek yok etti. Havacılar, her darbe ile karanlık yaratıkları birer birer yeryüzüne gömdü.

O an, gökyüzü düşmanlarından arınmış bir şekilde parladı. Yükçü, Kılıçlı, Atlı, Havacı ve Rahip birlikleri harabeyi fethetmiş ve canavarları alt etmişlerdi. Gökyüzüne zafer işaretleri gönderdiler, rüzgarın onlara taşıdığı seslerle efsaneleştiler.

Tam her şey yoluna girmeye başladığında, bir tehdit belirdi. Uzaktaki ormanın derinliklerinden gelen ağır adımlar, düşman oyuncularının yaklaştığını gösteriyordu. Başka bir krallığın askerleri, harabeye göz koymuştu. Araştırmacıları harabeyi keşfetmek üzereydi. Dönüş yolunda ordumu bekleyebilirlerdi. Bu sebeple Şube5A'nın kapılarının hızlıca kapatılması emrini verdim. Artık her şey daha güvenliydi.

Zaman daralıyordu ve başka bir oyuncu bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Ancak ben, geçmişteki başarısızlıklarımdan ders almıştım. Birliklerim ve kahramanım, tüm gücünü toplayarak saldırıyı iki katına çıkardı. Sonunda, harabe çöktü. Parçalanan taşlar arasından ışıklar fışkırdı ve inciler, her biri birer hazine gibi ortaya çıktı. İnciler sayılamayacak kadar çoktu. İncileri yüklendik ve Şube5A'ya doğru dönüş yoluna girdim. Bu, sadece bir zafer değildi, artık oyunun en değerli ganimetinin sahibiydim. Ancak bu zaferin tadı, sadece incilerin değil, aynı zamanda kazanılan gücün ve deneyimin tadıydı.

Başkentim Cabbaristan'dan, yeni bir çağ başlıyordu. Krallığım artık sadece bir oyuncu değil, bir efsane yaratmıştı. Ama ben de biliyordum ki, bu oyunun gerçek meydan okumaları yeni başlamıştı. Geriye sadece bir şey kalmıştı: Diğer daha güçlü oyunculara meydan okumak ve bu zaferi kalıcı kılmak.
Attachments
IMG-20241219-WA0008.jpg
Last edited by delavi1 on 27 Dec 2024, 19:09, edited 2 times in total.
freeharika
Suzerain
Posts: 605
Joined: 13 Dec 2012, 10:11

Re: Story

#2 Post by freeharika »

Harabenin yıkımının sanatsal bir tanımını yazmak gerekiyor.
delavi1
Novice
Posts: 3
Joined: 27 Jan 2015, 09:16

Re: Story

#3 Post by delavi1 »

Hikayeyi revize ettim. Teşekkürler.
freeharika
Suzerain
Posts: 605
Joined: 13 Dec 2012, 10:11

Re: Story

#4 Post by freeharika »

Çok iyi, biraz daha savaş ayrıntıları ekleyin.
delavi1
Novice
Posts: 3
Joined: 27 Jan 2015, 09:16

Re: Story

#5 Post by delavi1 »

Son kez revize ettim. Roman oldu neredeyse:)
freeharika
Suzerain
Posts: 605
Joined: 13 Dec 2012, 10:11

Re: Story

#6 Post by freeharika »

The reward is waiting for you on the server.
Post Reply

Return to “Stories about the great deed – Arch-Ruin annihilation!”